Perşembe, Nisan 28, 2011

Hadi oradan

   Hiçbir şey için geç değildi aslında. Hem geç neydi ki? Kime göreydi? Neye göreydi? Ama alkol. Hep alkol vardı. Başlarken de biterken de. Bir yerden sonra o kadar boş geliyor ki her şey. Sen saatlerce saçmalıyorsun ve seni dinleyenler bile bıkıyor artık. Bazen sende kendinden bıkıyorsun çaktırmadan. Fark etmek kötüdür. Sonsuz sorumsuzluklarda yaşamalı insan. Zerre umurunda olmamalı. Oysa ne kadar kolaydı uyanmamak. Ne o hala buradasın? Hayat zor. Hayat komik. Hayat çok kolay. Dumanı üflemek gibi. Yediğin yemeği geğirmek gibi. Geceler boyu birbirimizi dinlemeden konuşmak gibi. Aman bana ne yahu deyip geçiştiriyorsun. Geçiştiriyor musun cidden? Yoksa fotoğraf çekilmek gibi mi her şey? ‘An’ ı yakalamak. O içinde olamadığın anı? Evet, hep alkol vardı. Anlam sağlayıcı, hayat kurtarıcı. Sevmediğin bir müziği dinlerken tempo tutman gibi. Ama dereler hep akıyor işte. Blues hala devam ediyor. Neydi bir gece mavisinde? Hüznün rengi mavi. Hey Joe diyor, sen buyurun diyorsun. Saate bakmak geliyor o an içinden. Çokta önemi varmış gibi. Sonra başını kaldırıyorsun. Dünyadan atasözleri. Ulan sizde her şeyi bilin he. Amma koymuş size de. Neden hiçbir şey değişmez ki. Bir film şeridiyse aslında tümü, arada kesilmiş sahneleriyle. Aynı kutu içindeydi hepsi. Olduğu gibi duruyordu işte. Şimdi, bunca zamandan sonra; Seattle için iftar vaktiymiş. Peeh.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder